Geçtiğimiz ay şirketimin kuruluş yıl dönümüydü. Kendi işimi yapma serüvenimde 2. senemi doldurdum. Bağımsız bir danışman olarak ilk 2 senede tecrübe ettiklerimi şeffaf bir şekilde paylaşmaya karar verdim.
Daha yolun başında, ilk toplantılarımın birinde bir markanın kurucusu tam vedalaşırken “2 sene. Kendine, işine en az 2 sene tanı, o zamana dek pes etme. Bana da zamanında bunu tembihlediler.” demişti. Sonunda zamanı geldi!
Bu yazıya başlamadan önce eğer okumadıysanız “Kendi İşimi Yaptığım 1 Sene” yazımı okumanızı da tavsiye ederim.
Kendini Tanımak
Önceki blog yazımda detaylıca bahsetmiştim. Maaşlı bir çalışan olup, kendi işimi yapmaya başladığım sürecin ilk aylarında motivasyonum yurtdışına gidene dek birkaç ay dinlenmekti. Hiç öyle aylar öncesinden planlı değildim ama az çok kendimi tanıyordum.
“İşler yolunda gitmezse ne kaybederim ki? Hayatımdaki “en kötü” seçenek eski maaşımın çok üzerinde bir işe geri dönmek olur. Bu da hiç fena bir seçenek değil.” diyordum. Sonra bu sürecin tam benlik olduğunu fark ettim ve şirketimi kurdum. İşte o dönem uzun vadeli hazırlıklar yaptım.
Aslında, ilk yazımdan sonra aldığım e-postaların da etkisi ile bunu özellikle söylemek istiyorum. Kendinizi tanımak gerçekten en önemlisi. Belki de bir şirket için uzaktan çalışmak (gelirinizin sabit olduğu daha güvenli bir liman) sizin yapınız için daha idealdir. Bunu özellikle vurguluyorum çünkü iş hayatında mutluluğun tek bir kaynağı yok. Her model kendi içinde riskler barındırıyor.
Benim için bağımsız bir danışman olmak, karar verici tarafa geçmek, #whereisnermintoday ile bol bol gezip çalışmak kişiliğime en uygun olanı ve tüm risklere rağmen ağır basanı.
Örneğin; 2019 Ekim ayında müşteri eğitimleri, üniversite konuşma davetleri vs derken ben 1 hafta içinde tam 5 farklı şehirden çalıştım.
Yoğun haftanın sonunda ise beni bir sürpriz bekliyordu. Proje sonunda eğitim vermeye Antalya’ya gideceğim müşterim (sevgili AGT) uçak biletlerimi geniş aralık almıştı. Böylece hem iş yapıp hem de birkaç gün Antalya’da tatil yapabilme fırsatım olmuştu.
İlk 2 Sene – Yeni Müşteriler
2015 yılından beri “Dönüşüm Oranı Optimizasyonu” konusunda markalara danışmanlık veriyorum. “Paid (reklam) ve organik ziyaretlere yapılan yatırımın aynı olduğu durumda daha fazla dönüşüm nasıl elde edilir?” şeklinde markaların en sık sorduğu soruya yanıt vermek için çalışıyorum.
Çoğunlukla da markaların web sitesi, mobil uygulamaları ziyaret eden kullanıcıların süreci neden tamamlamadıkları, nerelerde problemler yaşadıkları, marka için olası fırsatları araştırıp, ölçümleyip, test ederek raporluyorum, eğitimler veriyorum.
İlk 2 sene boyunca şirketimin müşterisi olup, birlikte projeler yaptığım, danışmanlık verdiğim markalara baktığımda:
TurkNet, CarrefourSA, Dekopasaj, Hobium Yarns, Bhaya Cruises, TutumluAnne, B2press, Mucit Panda, AGT, Darüşşafaka, Pakolino, Arçelik & Atölye, Turkish Airlines & Contentus, GittiGidiyor & Atölye, Anadolu Grubu Bulur & Alafortanfoni, Gixal, Userspots, Özyeğin Üniversitesi ile çalıştım.
Önceki blog yazımda müşterilerimi nasıl bulduğumu yazmıştım, burada yazdıklarım geçerliliğini korudu. Bu yazıda bazı bölümlerde buraya tekrar uğrayacağım.
Danışman & Müşteri Seçmek
Markaların kendileri için danışman/ajans seçiminde ince eleyip sık dokumak için konkurlar düzenlerken, aynı hassasiyeti danışmanın da göstermesi taraftarıyım. Müşterinin danışman seçtiği gibi, ben de müşteri seçmeye çalıştım.
“Ekip yapısı nasıl? Önerilerim uygulanabilecek mi? Süreç boyunca kiminle çalışacağım? Markanın beklentileri için doğru kişi miyim? ” bunun gibi nice sorudan sonra teklif verdim veya farklı alternatiflere yönlendirdim. İki tarafın uyumunun, danışmanlığın başarısını ciddi arttırdığına inanıyorum.
Çok şanslıyım çünkü gerçekten çok değerli insanlar çalıştım, çalışıyorum. 🙂
2 sene boyunca kendi şirketim üzerinden danışmanlık verdiğim müşterilerimin hizmetim hakkındaki yorumlarına bu sayfadan ulaşabilirsiniz.
Önceki yazımda “Danışmanlıkta büyük/küçük marka yoktur. Kimin nerede karşınıza çıkacağını bilemezsiniz” diye uzun uzun anlatmıştım.
Hiçbir marka ve bütçesi için önyargıya sahip olmayın. Bu hatayı zamanında ben de çok yaptım. Daha önce adını duymadığım bir markanın hesabını incelediğimde birçok adı bilinen markadan daha yüksek reklam yatırımı yaptıkları/kaliteli trafik aldıklarını da gördüm.
Yine de kategorize etmek isterseniz işe finans gözlüğünüzü takıp “ödeme vadesi düşük/yüksek” diye markaları ayırmak en azından ölçümlenebilir olur. Sektörde 90 gün ödeme vadesi sunup, çek veren bir markayı almaktansa; ödemesine sadık, potansiyeli yüksek bir girişimle çalışmak belki sizi daha mutlu edebilir.
Kurallarınızın Olması
2 sene önce kendime bir danışmanlık bedeli belirledim. Sonra birkaç üst düzey yönetici/işverenden gelen tavsiye ile zamanla “Teklif Matrisi” çıkardım. Proje bedeli dışında, o işi almak konusunda beni motive eden şeyler ve olası negatif durumlar/riskleri de içeren bir skorlama yapıyorum. Her koşulda bir alt sınırım vardı. Hiçbir dönem bunun altına düşmedim.
Bazı dönemler içeriye yeni müşteri almadığım zamanlar oldu. Yine de kurallarımdan taviz vermedim. Öyle zamanlarda iş geliştirme için efor harcarım, yeni bir teknoloji üzerine çalışırım, fazladan birkaç yerde konuşurum.
Bu yaklaşımla danışmanlık bedelimi 1 sene içinde 4 katına çıkarabildim.
İlker Canikligil’in Olmaz Öyle Saçma Şey programının bir bölümünde (“Para Para Para“) orada bu konu başlangıç düzeyinde anlatırılarak, nokta atışı tavsiyelerle işleniyordu. (Bana da 2 sene önce mentorlerimden, çok değer verdiğim Mustafa Dalcı tavsiye etmişti)
Yaptığımız seçimler kadar, yapmayı tercih etmediklerimizin de bizleri farklı bir noktaya getireceğine inananlardanım. Kısa vadede kazandıracaklar yerine; uzun vadede kazandıracakları seçebilme özgürlüğü için finansal yeterliliğin de gerekli olduğunun farkındayım.
Yine de ben sıfır noktasındayken de güvenli bölgede olduğumda da kendime verdiğim kurallarımı bozmadım.
Pandemi Gerçeği
2020 ilk çeyrek bitimine yakın hayatımızda bir pandemi dönemi yaşandı. (Sağlık emekçilerine sonsuz teşekkürler!)
Sözleşmelerimizde kopyala/yapıştır ile belki de en az önemsenen “Mücbir Sebepler” bölümü salgın hastalıkla aramızdaydı. O dönem aktif çalıştığım markalarım arasında projelerimizi durduracak seviyede etkilenen bir markam olmadı.
Aksine şöyle tatlı bir olay da yaşandı. Bir markam proje teslimimi bile beklemeden pandemi nedeniyle endişe etmeyeyim diye ödemenin tamamını toplu şekilde önden iletti! Bir bildirimle gördüm, çok şaşırdım açıkçası bu nezaketleri için. 🙂
Pandemi sürecinden işinin olumsuz etkilendiğini tahmin ettiğim sektördeki müşterilerimi aradım, yazdım. Evde daha fazla zaman yaratabildiğimi, anlaşmamız bitse de kendilerine yardımcı olabileceğimi ilettim.
Twitter’da çok popüler olan bu görseli de aşağıya eklemek isterim. Bana 2 sene önce verilen diğer tavsiyelerden birisi de: “Türkiye çok fazla dinamik barındırıyor, hiçbir zaman şu an bu var hele bu geçsin deme. Yarın farklı bir şey olma olasılığı yüksek. Tüm bunlara rağmen yola devam eden girişimler ayakta kalıyor.” olmuştu. Muhtemelen geçen sene seçim dönemindeki bekleyiş sürecini yaşamasam daha çok paniklerdim. O dönem bana güzel bir ders olmuştu ve böyle bir döneme çok daha hazırlıklıydım.
Sanki bir günde tüm ülke uzaktan çalışmaya geçmiş hatta aylardır çalışıyormuş gibi uyum sağlamıştı. Son 6 ay içinde neredeyse tüm toplantılarımı online yaptım. Sadece 1 kez müşteri ofisine gittim. Bu süreç daha uzun devam edecek gibi duruyor, bakalım.
Zaten şirketi kurarken Workinton Sapphire’den sadece kargolarım, sözleşmelerimin teslim alınması, yasal adres olması konusunda bir ofis üyeliği almıştım. Ben her ne kadar #whereisnermintoday diye seyahat ederek önceden beri çalışsam, markaların da bu sürece geçmesi aslında benim için büyük avantajdı. Kimse şartları garipsemiyordu. “Bu yaz sahilde o kadar çok toplantıya yaptım ki…” dediğimde artık çok fazla kişiye normal geliyor. 🙂
Süreçte İşimi Kolaylaştıranlar
e-Fatura Mükellefi Olmak
Ben şahıs şirketi kurduğumda direkt e-fatura mükellefi olmuştum. Müşterilere faturayı kes, bastır, yolla, ulaşıp ulaşmadığını takip et gibi süreçlerin hiçbirini yaşamadım böylece. Bazı mağaza, marketlerde de fiş toplamak yerine direkt bilgilerimi belirtip e-fatura alabiliyorum.
Ön muhasebe yazılımı olarak Paraşüt’ü tercih ettim, gayet memnunum. 10 dakika içerisinde tek başıma ilk faturamı kesebileceğim kadar basit. Arkadaşımın referansı ile abone olunca hem ben hem o ekstra 3 ay ücretsiz abonelik kazandık. Teşekkürler Ender! (Buraya kendi davet kodumu da ekledim.)
Doğru SMMM (Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Seçimi)
Geçen sene bu konudaki en büyük şanslarımdan birinin aynı dili konuşabildiğim bir muhasebeci ile çalışmak olduğunu söylemiştim. İnan Yurtseven ve Yurt Müşavirlik’teki arkadaşlara ayrıca teşekkürler. 🙂
İşler resmiyete döndüğünde “Vergi” gerçeği ile ciddi bir şekilde karşılaşıyorsunuz. Eski patronum hep derdi “Herkesin maaşını brüt olarak vermek ve herkesin kendi vergisini kendisi yatırması lazım. Ancak o zaman herkes verginin önemini anlayacak.” diye.
Düşündüğümde çok ufak şeyler bile (müşteri ile sözleşme imzaladığınızda bile orada yazan bedelin tutarınına göre değişen bir vergi ödendiği öğrenmek, evi ofis gösterip stopaj ödemektense, sanal ofis tutup gider göstermenin faydası, ödeme vadesi ile ana para eline geçmeden KDV ve gelir vergisi ödememek için en ideal fatura kesilecek zamanı belirlemek) 2 sene önce benim için hiç anlam ifade etmiyordu. En ufak detayları bile tane tane anlattığın, tüm e-postalarımı 24 saat geçmeden yanıtladığın için bile sana ayrıca teşekkür ederim İnan!
Geri Bildirim Almak & Tecrübeler
Bu blog yazısında bile belki defalarca “…bana zamanında bu tavsiye edilmişti” şeklinde on farklı kişiden ayrı ayrı dinlediğim tecrübeyi paylaşıyorum sanırım. Geçen seneki yazımda da vurguladığım “mentor edinmek ve sektörden insanlarla konuşmak” bu nedenle çok kıymetli.
Somut bir örnek daha vereyim. TurkNet için yürüttüğümüz birkaç aylık kapsamlı bir araştırmanın sonunda sunum yaptım. Katılımcılardan birisi de TurkNet’in Genel Müdür Yardımcısı Sinan Kurmuş’tu. Sinan Bey’in üst düzey yönetici olmasının yanı sıra; kendisi eski bir Harvard mezunu. Türkiye’deki Harvard başvurularında mülakat gerçekleştiren eski mezunlardan biri. Gerekirse acımasız olacağı şekilde geri bildirimlerini iletmesini rica ettim. Bana yarını 45 dakikasını ayırıp, bir oturum yaptı. Belki de seneler içinde ancak öğrenebileceğim (hatta öğrenemeyeceğim) şeyleri tek tek listeledi.
Ben yapı olarak zaten alanında başarılı, üretken insanlarla tanışmaktan, sohbet etmekten müthiş mutluluk duyuyorum. Bir de üzerine benimle tecrübelerin paylaşılmalarından daha kıymetli ne olabilir?
İki Dizi Önerisi: Suits & Mad Men
Suits & Mad Men yolun başında iki farklı mentorümün ayrı ayrı tavsiyesiydi. Mustafa Dalcı Mad Men’i, Serbay Arda Ayzit Suits’i önermişti.
Müşteri/danışman ilişkisi, ortaklık, mentor, sözleşme, işleri büyütürken denge, sağduyu, rekabet, etik, bir ekip olmak, aile… Çoğu bölüm notlar alarak izlemiştim.
O gün tüm dünyada bir kaos bile olsa bir danışmanın müşterisinin yanında asla negatif konulardan bahsetmemesi gerektiği (masadan kalktığı anda hissedecekleri) konusunda Ted’in Don’a attığı nutuk…
Sözleşmesiz, imzasız hatta herhangi bir şekilde yazısız verilen sözlerin anlam ifade etmediği konusunda Jessica’nın Rachel’a yaşattığı acı tecrübe…
Gerçek hayatta işe yarayacak çok fazla tavsiye var.
Bu iki dizi ilk 2 senede benim danışmanlığa dair yaklaşımımda çok faydalı olmuştu. Danışmanlık kariyeri düşünenlere ben de tavsiye etmek isterim.
İçerik Üretmek
İçerik üretmek “lead” kazanımı konusunda uzun vadede en faydalı yatırımlaran birisi. Bunu bile bile 2 senede toplam 4 blog yazısı yazmamla iyi bir örnek değilim tabii.
Kullanıcılar Sitenizden Neden Çıkar?
Veriyi Nasıl Görselleştiririz? Yıllara Göre Tercih Edilen İsimler
Kendi İşimi Yaptığım 1 Sene
3 Gerçek Vaka Üzerinden SEO & UX İlişkisi
Yine de içerik üretmek sadece blog yazmak değil elbette. Bir yerde konuşma yapmak, bir gönderi hatta anket hazırlamak/sonuçları yorumlamak bile içerik üretmek olabiliyor. Belki şaşıracaksınız ama bir müşterim beni, bir yerde konuşma yaparken sunumdan bir karenin Instagram’da paylaşılması ile öğrenip, araştırmış.
Daha önce misafir olduğum webinar ve konuşma kayıtlarına Webinar & Talks sayfasından ulaşabilirsiniz.
Sonraki Seneler İçin İlham Aldıklarım
Türkiye’de yaşayan bir birey için dövizin daha da değerli duruma gelmesi ile elbette birçok danışman gibi yurtdışı müşteri kazanımı konusunda iş geliştirmeye zaman ayırmaya başladım. Yurtdışından bir markaya birkaç ay danışmanlık verme tecrübem de olduğu için açıkçası işlerin tamamen uzaktan yürüyebileceğine geçen seneden beri inancım var.
Bu konu ile ilgili farklı tavsiyeler: Bu yazıyı yazdığım gün Erman Küplü yurtdışı pazarı için ilk adım olabilecek platformlara dair kapsamlı bir thread yazmış. Yine Zekeriya Mulbay, Ankara Anlaşması ile pandemi döneminde İngiltere’ye gittiğinde bir platformu akıllıca kullanmayı başararak nasıl darboğazdan çıktığını şeffafça anlatmış. Onur da tek bir platforma bağlı kalmadan bilinirlik yaratmak için güzel tavsiyeler listelemiş. Aleyda Solis çok uzun zamandır uzaktan çalışmaya dair de tüyolar paylaşıyor. Ben henüz e-kitabını okumasam da bu konuda Tom Hirst‘in kısa ama nokta atışı paylaşımlarını çok beğeniyorum.
Bana asıl ilham veren, bakış açımı değiştiren yüz yüze tanışmadığım, Twitter’dan takip etmemle birlikte paylaşımları çok beğendim iki arkadaşı ayrıca tavsiye etmek isterim.
Ahmet Çığsar tüm dünyaya hizmet verecek şekilde stok fotoğrafçılık üzerine çalışırken, Onur Özcan bilhassa affiliate üzerine faydalı içerikler üretiyor. Onur’a Patreon üzerinden aylık abone olup, markalarından vaka bazlı örnekleri gerçek verilerle inceleyebilirsiniz.
Yakın zamanda okuduğum “Zengin Baba, Yoksul Baba” kitabında bahsedilen finansal okuryazarlık ve aktif/pasif & gelir/gider bölümündeki tavsiyeler ile onların yaklaşımları gerçekten çok fazla uyuşuyor.
Danışmalığı gerçekten çok seven biriyim ama uzun vadede limitlere sahibiz. Deyim yerindeyse satabileceğimiz saatlerimiz/günlerimiz sınırlı. Onlarsa içerikleri, tecrübelerini sürekli gelir getiren ürünler haline getiriyorlar. Açıkçası sonraki seneler için de farklı planlarım var, bakalım.
Sektörü Farklı Alanlardaki Oyuncularıyla Takip Etmek
Hangi alanda çalışırsanız çalışın size en büyük tavsiyem bulunduğunuz sektörde farklı alanlardaki en iyi oyuncuları bilmeniz, tanımanız olacaktır.
Bir danışman olarak müşterileriniz sizden ekibe katılacak ya da hizmet almak istedikleri bireysel danışmanlar/ajanslar hakkında bolca danışacak.
Sektörde arayışta olup, SEO konusunda danışmanlık için soran müşterimin beklentisine göre birbirinden farklı 6 kişiyi/ajans alternatifi önerebilirim mesela.
Yine Front-End konusunda da 3 alternatifi anında listeleyebilirim. Çalıştığım en iyi “Front-End Developer” Burak Duğancı‘ya torpil geçebilirim burada çünkü geliştirme sürecinde kendisi özel olarak A/B Testing, Google Ads, Analytics gibi platformlara da uygun çözümler üretiyor.
Dijital pazarlama, ürün yönetimi, yazılım gibi farklı disiplinlerden tüm ekiplerle iş yapmayı gerektiren bir işim var. Takım ne kadar güçlü olursa yaptığım iş veri odaklı da o kadar başarılı oluyor.
Bu nedenle sadece kendi alanınız değil; farklı alanlardaki uzmanları da takip etmek, tanışmak faydalı olabiliyor.
Pro Bono Kültürü
Kendi işimi yaparsam, şirketimin her daim pro bono (gönüllü) projesi olacak diye kendime söz vermiştim. Darüşşafaka’da web sitesi üzerinden bağış oranlarını arttırmak için birlikte çalışıyoruz.
Bilhassa dijital alanda herhangi meslek dalında çalışan bir profesyonelin zamanının belki de çok az bir dilimini ayırarak yapacağı çalışmalar birçok farklı insanın hayatına erişebilir. Kendime verdiğim bu sözü umarım hiç bozmam.
Biraz reklamlar 🙂 Darüşşafaka Cemiyeti, 157 yıldır eğitimde fırsat eşitliği ile annesi veya babası hayatta olmayan yetenekli çocuklara tam burslu kolej eğitimi sunuyor. Senelik olarak gelir, gider kalemini şeffaf bir şekilde sitesinde paylaşıyor. Düzenli/tek seferlik bağışta bulunmak veya özel günler hediyeleri almak, sevdiklerinize online sertifika yollamak için Bağış sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Bağımsız bir danışman olarak kendi şirketimi yönetirken ilk 2 senenin nasıl geçtiğini, tecrübe ettiklerimi, aldığım tavsiyelerden deneyimleyip işe yaradı dediklerimi şeffaf bir şekilde yazmaya çalıştım. Beni Twitter veya Linkedin üzerinden takip edebilirsiniz.
Kendi hikayemden de kesitler bulduğum güzel bir derleme olmuş.
Kendi hikayesini yazmak isteyenler için de motive edici.
Son iki senenin içeriğini “Alice Harikalar Diyarında“ tadında heyecanla okudum. İnanılmaz motive edici. Yolunuz düşerse muhakkak Kuşadası’na da bekleriz. İyi yolculuklar.
Gerçek bi hikaye anlatıcısı olmanın da başarında katkısı olduğunu düşünüyorum Nerm! Nice başarı dolu yıllara!
Çok güzel anlatmışsınız. Linkedin vasıtasıyla merak edip yazınıza tıkladım. Çok şeffaf bir şekilde anlatmışsınız, diğer yazılarınıza da hemen bakacağım. Daha nice keyifle çalışacağınız yıllarınız olsun